be on to

English-Turkish Translation

  1. Verb biriyle (telefonla) temas kurmak
English-Turkish translations from the Atalay Dictionary, First Edition

English Turkish Phrases

(electricity) to be on
yanmak Verb
(film or play) to be on
oynamak Verb
(for an economy) to be organized on a cooperative basis
kooperatifleşmek Verb
(sth) to be incumbent on or upon
terettüp etmek Verb
(teeth) to be set on edge
kamaşmak Verb
agree on or discuss the conditions to be laid down
şartlaşmak Verb
apply for retirement to be retired on a pension
emekliliğini istemek Verb
apply for retirement to be retired on a pension
emeklilik için başvurmak Verb
be a difficult man to get on with
geçinilmesi güç bir kişi olmak Verb
be called on to give evidence
tanıklık etmeye çağrılmak Verb
be easy to get on with
geçinilmesi kolay olmak Verb
be entitled to a seat on a committee
bir kurulda işgal edeceği bir yeri olmak Verb
be found on trial to be imcompetent
duruşmada ehliyetsiz bulunmuş olmak Verb
be found on trial to be imcompetent
duruşma da ehliyetsiz bulunmak Verb
be free to fluctuate on the market
piyasada dalgalanmaya hazır olmak Verb
be going to A on business
iş için A'ya yolculuk etmek Verb
be in agreement on what to say
ağız birliği etmek Verb
be intent on getting to the office in time
bürosuna zamanında yetişme konusunda titiz olmak Verb
be on its way to becoming ...
... olma yolunda ilerlemek Verb
be on one's way to work
işe gitmekte olmak Verb
be on the highway to success
başarıya giden doğru yolda olmak Verb
be on the lob to the private secretary
özel sekretere bağlanmış olmak Verb
be on the way to success
başarı yolunda olmak Verb
be sent on a mission to sb
birine bir görev için gönderilmek Verb
be unable to support oneself on one's legs
bacakları tutmamak Verb
be wound on to
dolanmak Verb
Communiqué on the Receipts and Delivery Certificates to be Issued by Associations for Aids and Donations in Kind
Dernekler Tarafından Bastırılacak Alındı, Ayni Yardım Teslim ve Ayni Bağış Alındı Belgeleri ile Gider Makbuzları Hakkında Tebliğ Proper Name, Law
Directives on the Steps to be Followed by the Interior Ministry for the Implementation of the Law on Right to Information
İçişleri Bakanlığınca Bilgi Edinme Hakkı Kanununun Uygulanması ile İlgili Olarak Yürütülecek İşlemlere İlişkin Yönerge Proper Name, Law
eligible by age to retire / to be retired on a pension
emeklilik yaşına gelmiş
not to be on one's old lay
eski mevkiinde olmamak Verb
not to be on speaking terms with sb
biriyle dargın olmak Verb
not to be on the phone
telefonu olmamak Verb
not to be on the phone
telefonla erişilemez olmak Verb
notice to be given on both sides
her iki tarafa yapılacak ihbar
profess to be an expert on a subject
bir konuda uzman olduğunu iddia etmek Verb
to be always harping on the same string
hep aynı teraneyi/nakaratı okumak.
He is always harping on that: Hep aynı nakaratı okuyor.
to be bent on doing something
bir şeyi yapmaya ahdetmek, azmetmek.
He is bent on ruining you: Seni mahvetmeye ahdetti.
He
is bent on seeing me: Matlaka beni görmek istiyor.
He is bent on pleasure: Kendini eğlenceye (zevku safaya) verdi.
to be delivered on airplan free of charge
uçakta teslim
to be delivered on board free of charge
uçakta teslim
to be delivered on board free of charge
gemide teslim
to be delivered on ship free of charge
gemide teslim
to be delivered on train free of charge
trende teslim
to be financially dependent on someone surviving dependents
paraca birine bağlı olmak ölünün sağ kalan bakılmaya muhtaç aile fertleri Noun
to be hammered on the exchange
(borsada) ödeme aczinin açıklanması
to be hammered on the exchange
borsa da ödeme aczinin açıklanması
to be hot on the trail
birinin peşinde
to be on her beam-ends
alabora olmak, devrilmek, yan yatmak.
to be on intimate terms with
… ile samimî/sıkıfıkı arkadaş olmak.
to be on one's beam-ends
sıfırı tüketmek, (paraca) büyük sıkıntıda olmak.
I'm on my beam-ends : Sıfırı tükettim/büyük sıkıntı içindeyim.
to be on payroll
kadroda bulunmak, kadroya dahil olmak.
to be on relief
sosyal yardım almak Verb
to be on tenterhooks
endişe içinde
to be on the decline
düşüşte olma
to be on the flow
gelgit olayında suların yükselmesi
to be on the reserve list
yedek listede bulunmak Verb, Military
to be on the safe side
emin olmak için
to be on the upswing
gelişmekte olmak (ekonomi
to be on the verge of disaster
felaketin eşiğinde
to be on welfare
sosyal yardım işinde çalışmak Verb
to be prosecuted on a hit and run charge
kaza yapıp kaçan kişiye karşı savcılık tarafından dava açılması
to be reliant on
(a) -e güvenmek/dayanmak, (b) -e muhtaç olmak, -suz yapamamak.
They are often reliant on government funds.
to be short on one's reserves
rezervlerinde açık olmak Verb
to be unable to hold the ship on her course
gezdirmek Verb, Maritime Traffic
to be/get on one's high horse
kibirlenmek, böbürlenmek, başkalarına tepeden bakmak, kibirinden yanına yaklaşılamamak, “alçak dağları ben yarattım” demek.
turn out to be on advantage
avantaj olduğu ortaya çıkmak Verb
English-Turkish phrases from Zargan's own database